Yukarı
Röportaj

Çamurun şifa gücü zihne de iyi geliyor

Kendi kullanma kılavuzlarımızı bulmak için birçok yöntem var; çamurla terapi de bunlardan biri… Anda kalarak, eğlenerek, birlikte olduğumuz ekibe aidiyet hissederek yaptığımız çamurdan maskeler, hayatın içinde taktığımız maskeleri yok edip bilinç dışımızın da yansıması oluyor.

YAPRAK ÇETİNKAYA

Hayat her an yeni bir deneyim sunuyor bize… Bazen tatlı sürprizler, bazen içinden geçip gitmenin biraz daha uzun sürdüğü deneyimler… Peki bizi zorlayan deneyimler karşısında nasıl daha kabulde olabilir ve bunlardan nasıl güçlenerek çıkabiliriz? İşte tüm arayışımız bunun yollarını bulmak, kendi hayatımızda kullanmak ve bilgisini sizlere de aktarmak… 

Sanat da en değerli kişisel gelişim yollarından biri… Peki sanatın sadece üreticisi ya da izleyicisi olmak dışında bir seçenek var mı? Adeta meditasyon yaparcasına, yeteneğimiz olsa da olmasa da bir sanat dalını icra etmek bize farkındalık dolu bir deneyim yaşatabilir mi? Bunun cevabını yaşayarak bulmak için ekipçe “Terapi Elinde” atölyesinin konuğu olduk ve on kişi bir masa başında toplanıp çocuksu bir neşeyle maskeler yaptık. Ardından atölyenin yaratıcıları Heykeltıraş Candan Arıcı ve Psikolog-Aile Danışmanı Serap Ağalar’ın yorumuyla kendimizi biraz daha tanıdık. Heykelin ilk basamağı olan modelaj etkinliğinin tekniklerini kullanarak yaptığımız çamurdan maskeler bize bizimle ilgili çok şey anlatmakla kalmadı, grubumuzun ortak bilincini de ortaya koydu: Hepimizin maskesinde birer üçüncü göz vurgusu vardı. Pozitif ekibine de bu yakışırdı!

Peki ellerimizle çalışmak bizi nasıl iyileştirir, hangi farkındalıkları sağlar? Mekandan ayrılmadan atölyenin yaratıcılarına bunları da sorduk. 

 Ellerimizle çalışmak bize nasıl etki eder? Çamur ile oynamak bile başlı başına bir terapi  değil mi?

Candan Arıcı (C.A): Vücuttaki durgun elektriği çıplak ayakla toprakta yürüdüğünüzde nasıl deşarj ediyorsanız, elleriniz aracılığıyla çamura dokunduğunuzda da aynı topraklanmayı sağlarsınız. Bu işin fiziksel kısmı… Bir de zihinsel kısmı var.  “An”da kalmayı sağladığı için önünüzdeki maskeye odaklandığınızda zamandan kopup o “an”a odaklanarak yaptığınız şey ile zihninizde bir rahatlama mutlaka olur. Ben de heykel yaparken aynı dikkati sağladığımda zihnimden geçen düşüncelere odaklanmak yerine, çamur ile ilgilendiğim için aynı rahatlamayı, hafiflemeyi, arınmayı yıllardır hissederim. Bunu gelenlerle paylaşmak çok keyifli bir deneyim. Onlar çalışırken yüzlerindeki gevşemeyi ve dikkati görmek beni de mutlu ediyor.

Serap Ağalar (S.A): Terapi; kişinin psikolojik hastalıklarını, negatif olan tüm tutumlarını azaltmayı hedefleyen bir yöntemdir. Temas; kişinin aidiyetini ve kabullenişini yüceltir. Özellikle çamur şifa için çoğu rahatsızlık türlerinde kullanılır. Fakat bu özellikle fizyolojik rahatsızlıkları kapsar. Biz bir farkındalık oluşturuyoruz. Atölyemizin ilk aşamasında kişi doğru nefes tekniklerini öğreniyor, nefes terapisiyle devam ediyor, çamur maskeleme yöntemiyle de hem kendi duygularını ortaya döküyor hem de eliyle aslında onu şekillendiriyor. Bu nedenle atölyemizin ismi aslında sorunun cevabını açıklar nitelikte… 

İnsan çamura şekil verirken aslında oraya bilinçaltını mı yansıtıyor?

C.A: Çok güzel bir soru! Fakat bir düzeltme yapmam gerek. Ben de bunu partnerim Psikolog Serap Ağalar’dan yeni öğrendim. Bilinçaltı ve bilinç dışı çok farklı şeyler. Seanslarımızda bunları da anlatıyoruz. Yaratımımız bilinçdışından geliyor ve yaratırken aslında tıpkı bir rüyayı oluşturur gibi zihnin otomatik çağrışım kanalıyla küçük küçük kriptolar ya da metaforlar oluşturan yanıyla yüzleşiyoruz. Yıllar içinde imajlara yüklediğiniz anlamlar ve yaşadığınız toplumun ortak imajları maskenize siz isteseniz de istemeseniz de yansıyor. Bizim yaptığımız sadece bu ortak dili, formu okuyabiliyor olmak.

S.A: Bilincin yapısı kişide iki nitelik taşır. Bilinç dışı; görülen bilinç durumlarının tamamen çok daha derininde ve görünmez bir bölgede işleyen yapıdır. Bunu toplum tarafından olumlu karşılanmayan arzuların bastırılması ve bilinç alanının dışında tutulması olarak da tanımlayabiliriz. Aslında kişinin muhasebesidir. Nefes tekniği ile ortaya çıkardığımız bu düşünce ve duygular maskelere elbette yansıyor. Kişi bunun farkında olmasa da aslında iç dünyasındaki o duygular, düşünceler, vurulan ketler, arzular, istekler maske ile somutlaştırılmış oluyor. Bunu somut halde görmek hem kişiyi heyecanlandırıyor hem de kişi aslında kendini gerçekleştirmiş oluyor.

Bir heykelin ortaya çıkışı aslında insanın bir vizyonu maddeleştirmesi… Bunu insanın yaratım gücüne benzetebilir miyiz? Bunu yapabilmek bize aslında ne anlatır?

C.A: Evet. Konu heykelse, bir sanatçı daima bir düşünceyi derinleştirerek sorgulayarak sonuçlarını, çıkarımlarını forma dönüştürendir. Tabii ki sanat nesnelerinin altında bir felsefe, bir sorgulama yatar. Ben kısaca, sanat nesnesinin bir  düşüncenin plastik değere ve forma kavuşmuş hali olduğunu söyleyebilirim. Her sanat eseri cisim boyutunda görünür ama geriye gidildiğinde süptil, gözle görülmeyen boyutta düşünce ve hatta daha ötesinde sadece bir frekanstır.

Bir grup insan bir masa etrafında çamurla oynarken orada aslında neler oluyor? Siz neler gözlemliyorsunuz?

C.A: Biz atölyemize gelen kişileri serbest bırakıp rahatlamalarını sağladıktan sonra işin teknik tarafını anlatıyoruz. Tasarımda özellikle serbest bırakıp müdahale etmiyoruz ki içlerindeki duyguyu biricik olarak ortaya çıkarabilsinler. Seans boyunca amacımız tasarıma müdahale etmemek! Teknik her türlü desteği vererek tasarıma karışmıyoruz. Çünkü her bir insan birbirinden farklı bir yazılımla doğar. Maskede de bu biricik hali koruduğumuzda kişiye dair doğru doneleri koruyarak sonuca gidebiliyoruz.

Neler gözlemlediğimize gelince; aralarındaki diyaloglardan oturma biçimlerine, malzeme paylaşımından masadaki esprilere kadar her şey ekip hakkında zaten bilgi verir. Buna form da eklenince iki taraf için de tadından yenmez bir eğlence başlıyor.

S.A: Atölyemizde hem kurumsal hem bireysel hem de çocuklara yönelik içerikler mevcut. Ekip bir kurum ise orada rekabet var demektir. Bunu gelen danışanlarımdan çok tecrübe ettim. Hani bir cümle kalıbı vardır, “Eve iş getirme!’’ diye. Bunu yapabilen kişi sayısı oldukça az. Birey ister istemez stres yönetimini sağlamakta zorlanabiliyor. Biz gelen kişilerin masaya oturmadan önce tüm rekabet duygularını ve yüklerini askılığa bir daha almamaları şartıyla bırakmalarını istiyoruz. Candan, masa etrafında maskeleme için hazır olan kişilere tüm tekniklerden bahsederken ben kişilerin arasındaki tüm davranış kalıplarını gözlemliyorum. Bunlar maske yorumlamada bana çok yardımcı oluyor.

Anne-çocuk etkinliklerimizde ise çocuklarda hiyerarşi kavramı olmadığı için farklı tekniklerle ve kazanımlarla ilerliyoruz. Çocuklara da doğru nefes tekniklerini gösterip ve uygulatıp sonrasında masal ile bunu daha interaktif bir hale getiriyoruz. Hem eğlenip hem öğreniyorlar.

Bizler hep üçüncü göz yaptık heykellerimize. Grupların böyle ortak noktaları çıkıyor mu? 

C.A: Evet. Bu sizin hayata bakış açınızla ‘’Pozitif Dergisi’’ çatısı altında bulunmanızı da açıklayan bir semboldü bizim için. Ortak fikre inanan doğru bir ekiple çalıştığınızın da belirtisiydi. Tabii ki bu tür şeyler yaşıyoruz ama her zaman üçüncü bir göz olmuyor. Düşünce bir frekanstır. Ortak düşüncede buluşan insanlar aynı frekansı, farkında olmadan yayarlar. Bu frekansın yüksekliği ne olursa olsun ortak paydayı ve dili zaten verir.

S.A: Kişinin meslek seçimi, dinlediği müzik, okuduğu kitap, gittiği mekan aslında hayatı nasıl bir gözle yorumladığını ortaya koyar. Bu da bireyler için belli ortamlarda birleştirici özellik taşır. “Pozitif Dergisi’’ ekibinin, derginin ismi gibi hayata bakışları da pozitif ve duru. O nedenle maskeleri genelde sezgisel güce dayalıydı ve çok yaratıcıydı. Birey; duygusal olarak bulunduğu ortamın şeklini alabilecek yapıdadır. Bu nedenle elbette her meslek grubunda farklı ortak özellikleri gözlemleyip negatif olan tüm tutumları yok ediyoruz. Herkesin bir “kendini kullanma kılavuzu” vardır. Bunu en yalın, en doğru şekilde ortaya çıkarmak hem sizin için hem de bizim için çok keyifli bir deneyim.

Atölyeye katılanlar birbirlerinin heykellerini yorumladı. Kimi çok doğru buldu kendisi için yapılan yorumları, kimi de “Doğru değil” dedi. Bunu neye bağlıyorsunuz? Yorum yapanla mı yorumlananla mı ilgili?

C.A: Atölyemizde analiz ikiye ayrılıyor. Kişilerin birbirleri hakkında yaptıkları ve uzmanlarımız tarafından yapılan yorumlar… Uzmanlarımız tarafından yapılanlar bilimsel bir gözleme dayandığı için doğruluğu çok göreceli değil. Fakat birbirleri hakkında yaptıkları yorumlar ikincil dediğimiz kısma girer. Doğru olmama ihtimali yüksektir ama kişilerin birbirleri hakkındaki görüşlerini ve kendilerine sakladıkları fikirlerini beyan etmelerini sağlar. Bu yüzleşme seansın beklenen ikincil faydasıdır.

Buradaki çalışma günlük hayatta nasıl işimize yarar?

S.A: Bireylerin yaşadığı deneyimler sonucu bazı kalıp yargıları olabiliyor. Öncelikle atölyemizde kalıp yargılar, önyargılar kırılıyor. Maskeye bakıp bir kişiyi yorumlamak direkt yüzüne duygu ve düşüncelerini dile getirmekten daha kolay ve kişinin esneyebilmesi için bir alıştırma niteliği taşıyor. Esneyebilen hiçbir şey kırılmaz! Nefes terapimiz ve maskeler esnememizde yardımcı bir rol üstleniyor.

Kurumsal hayatın içinde bu çalışmanın nasıl etkileri görülüyor?

C.A: İlk olarak duygusal zekayı mı yoksa rasyonel zekayı mı ağırlıklı olarak kullandığınızı bilmenize yardımcı oluyor. “Ben neden böyle davrandım şimdi?” sorunuzun cevabı, kendinizi tanımanızla ilgilidir. Olaylara verdiğiniz tepkiler düşüncelerinizle ilgilidir. Bunu geliştirmek sizin elinizde. Biz burada eksik olan tarafınızı geliştirmeyi, baskın olan tarafınızı da dengelemenize yardımcı oluyoruz.

S.A: Kurumsal hayatta “mobbing” ile karşılaşan kişi sayısı oldukça fazla. Bu kurumun motivesini düşürdüğü gibi ekip olmakta zorlanan bireyler nedeniyle kurumun başarı seviyesi de buna paralel olarak düşüyor. Tüm negatif duygularından arınan, ekip duygusunu eğlenceli bir atmosfer içerisinde tadan birey kurumunda da performansını üst seviyeye çıkarıyor. Performansı üst seviyeye çıkaran takım, kurumun başarısını maksimum seviyeye getiriyor. Ekip içi rekabet duygusu atölyeden çıktıktan sonra hepsine çok yabancı geliyor. İlişkiler nasıl tekil çabalarla yürümüyorsa ekip olmak da tutku gerektirir. Tutku en iyi rehberdir.

Pozitif Dergisi 30. sayısıda yayınlanmıştır. Mayıs 2019

«

»

Yorum yapmak ister misin?

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir