Yukarı
Dergiler

Öğrendik de kime?

Kendimizi bir konferans salonunda düşünelim.

İlk konuşmacı frekansın gücünü anlatıyor, “Kendi frekansınızda titreşenleri çekersiniz” diyor.

“Eveeeet” diyoruz.

İkinci konuşmacı, “Dünya senden yansıyanlardan ibaret. Sen değişirsen dünya değişir” diye ekliyor.

“Kesinlikleeee.”

Bir sonraki konuşmacı, “Tüm yaşadığınız olaylar size bir mesaj verir, hayat sizinle konuşur” diyor.

“Biliyoruuuuz.”

Sonra salondan çıkıyoruz. İşte neyi gerçekten bildiğimiz, idrak ettiğimiz, o kapıdan çıktıktan sonra fark edilir hale geliyor.

Belki de daha kapıdan çıkarken oluşan sıkışıklıkta bize çarpan insana, “Biraz dikkat eder misiniz!?” dediğimiz tonda açığa çıkıyor.

Dinlediklerimizi, okuduklarımızı, yaptığımız bireysel çalışmaları ne kadar idrak ediyoruz? Buradaki bilgilerin tam ortasına kendimizi ne kadar koyuyoruz?

Yoksa “Her şey benden yansıyor”un kibirli tarafından hoşlanıp “ben, ben, ben” derken, sıkıntılı hallerde, “sen, sen, sen” demeye devam mı ediyoruz?

İtiraf edin; birçoğunuz farkındalığa dair bilgileri hayatınıza geçiremediğinizde en azından bir kez, “Keşke bunları hiç bilmeseydim” demediniz mi?

Bu halin cehennemini yaşamadınız mı?

Ben dedim ve yaşadım. Yine olabilir.

Ama sonra geçiyor. Çünkü bu konuda zaman bizim lehimize işliyor. Bilginin hücreye girmesi, bizimle bir olması vakit alıyor.

Cahil, “Benim bildiklerim bana yeter” diyene denirmiş.

Bilge ise bildiklerini uygulayana…

Cahil mi olacağız, bilge mi?

Hz. Mevlana’nın Mesnevisi’ndeki tabirle sırtında kitap taşıyan eşek misali bilgiyi kendimize yük mü edeceğiz yoksa bilginin “rahvan atı”na binip rahat mı edeceğiz?

Önümüzdeki sayıda görüşmek üzere, sevgiyle..

Pozitif Dergisi 28. sayısında yayınlanmıştır. Aralık 2018

«

»

Yorum yapmak ister misin?

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir