Yukarı
Röportaj

Anneme yerini iade ediyorum

Bu bir büyükanne yazısı… Belki de “anne yazısı” demek daha doğru. Genç, telaşlı, gergin ya da çeşitli dertlerle uğraşan annelerin bıraktığı boşluğu büyükannelerin doldurması bir yanıyla “sıcacık” iken, diğer yanıyla adını koyamadığımız sorunların kaynağı da olabiliyor.

YAPRAK ÇETİNKAYA

Son zamanlarda önüme çok sık çıkan bir kelime oldu “anneanne”. Sosyal medyada bir paylaşım sahibi, “Ben bir anneanne çocuğuyum” diye başlıyordu söze, anneannesinin vefat haberini verirken… Hemen arkasından bir başka arkadaşım, katıldığı aile dizilimi çalışmasında anneannesinin yasını tutmadığını fark ettiğini anlattı. Aynı günlerde genç bir senaristin gönderdiği ve bir süredir beklettiğim e-postayı okudum, içinde yine bir anneanne hikayesi vardı! En sonunda bir gün kendi anneanne ilişkimle ilgili bir aydınlanma yaşadım ve kulağıma çok daha fazla çalınmaya başladı “anneanne” kelimesi; “Gör beni” dercesine..

Evet, ben de bir anneanne çocuğum. Bu ne demek? Benim için şu demek… Annem hayatının düzenini tekrar oluşturmaya çalışırken, şimdi düşününce gerçekten pek de gençken, anneannem hep dingin, sakin, sevgi dolu ve hep benimleydi. Ne kadar da güzeldi! Bugün dahi hayatta en sıkıştığım anlarda anneannemden yardım isterim, olduğu yerden beni gördüğünü ya da hissettiğini bilir ve onu çağırırım. Bence gelir… 

Ama… Evet, bu konunun bir de “ama”sı olduğunu öğrendim zaman içinde. Ailenin bir hiyerarşisi vardı ve anne ile anneanne ya da babaanne yer değiştirdiğinde aslında çocuğun gelecekte yaşayacağı bazı sorunlara kaynak oluşturuluyordu.  

Anneannenin o kucaklayıcı, koruyucu havası güzel gelse de annenin rolünden almaya başladığında dengeler bozuluyordu. Sebebini anlamadığımız birçok sorun aslında buradaki dengenin şaşmasından kaynaklanıyor ama biz belki de bunu hiç fark etmiyorduk. 

Tıpkı anne-babalarımız gibi anneannelerimiz ve babaannelerimiz, ellerinden gelenin en iyisini yaptılar. Bunca yıl bu kadar sevdiğimiz anneannelerimize, babaannelerimize ya da annelerimize şimdi dönüp kızacak değiliz. Ancak hayatımızın ilk yıllarından itibaren bizi etkisi altına alan bu denge bozukluğunu, öncelikle şimdi şu an fark ederek, annelerimize ve büyükannelerimize yerlerini tekrar iade etmek üzere ritüeller yaparak ya da aile dizilimi çalışmalarından destek alarak hemen dönüştürmeye başlayabiliriz.

ANNE, YAŞAMI TEMSİL EDER

Aile Dizilimi Uzmanı Seda Rodop Soran:

Ülkemizde çok şükür ki aile ilişkileri geleneksel olarak halen samimi bir şekilde devam ediyor. Bu durum aile dizimine göre kör sevgi dediğimiz sağlıksız bağlarla örüntülü olmadığı sürece elbette olumlu. Ancak ailedeki hiyerarşik düzen bozulduğu zaman ciddi sıkıntılar yaratabilecek sonuçları da olabiliyor. Sağlıklı bir bağ kurmaya farkındalık getirmek için öncelikle vicdandan yola çıkmak isterim.

Bizi yaşamda içsel olarak yönlendiren bir pusulamız vardır. Nasıl davrandığımıza, doğru veya yanlışa bu içsel pusulamız aracılığıyla sezgisel olarak karar veririz. Hangi değerlerin izlenmesi gerektiğini vicdanımız ile takip ederiz. Bu değerleri ise öncelikle ailemizden ediniriz. Daha sonra bağlı olduğumuz topluluk ve sosyal ortam tarafından bazı değerler daha öğreniriz. Örneğin ülkemizde sofrada yemeğe önce büyüklerin sonra küçüklerin başlaması, büyüklere doğru ayak uzatıp oturmamak, sokaktan eve girerken ayakkabılarımızı çıkarmak gibi bazı değerler vardır. Bu değerler her ülkede ve her coğrafi bölgede değişiklik gösterebilir. Böylelikle vicdan günlük yaşamımızı yönlendirir. Bu değerlere uyum göstermezsek bağlı olduğumuz topluluktan dışlanma olasılığımız ortaya çıkar ki bu da reddedilmek anlamına gelir. 

Kişisel vicdanı bireysel olarak hissederiz. Kolektif vicdan ise çok daha güçlü ve gizlidir yani görünmez şekilde varlığını ifade eder. Biz kişisel olarak ait olduğumuz bir gruba göre bir değer yargısını çiğnediğimizde suçluluk hissederiz ve düzeltme yönünde bir dengeleme ihtiyacına gitmek isteriz. Ancak kolektif vicdana karşı çatışan bir davranış yaptığımızda vicdan yansımasının bireysel olarak nereden geldiğini anlayamayız ve bu konu ailenin tamamında varlığını sürdürür ve aile bireylerinin bundan haberi bile olmaz. Aile diziminde esas olan kolektif vicdanın teşhis edilip,  aileyi nasıl etkilediğini ortaya koymaktır.

Aidiyet, hiyerarşi ve denge Aile Dizilimi’ne göre kolektif ve kişisel vicdanın üç temel yasası vardır: Aidiyet, Hiyerarşi ve Denge yasaları.

Anneanne/babaanne konusu, hiyerarşi yasasına girer. Ailedeki üyeler doğum sıralarına göre alt veya üstte yer alırlar. Bu yasa varoluşsal bir yasa olup herhangi bir hukuk veya ahlak kitabında yer almaz. Büyük abla küçük erkek kardeşten her zaman önce gelir. İlk olanın önceliği kolektif bilinçaltımızda kendiliğinden vardır. Bir aile üyesi, olması gereken konumda değilse veya yerinin verdiği yetkiyi aşıyorsa düzen bozulur ve varoluşun hiyerarşi yasası hemen kendiliğinden işlemeye başlar. “Haddini aştı, bunu söylemek ona düşmez” gibi söylemler bu yasa çiğnendiğinde ortaya çıkar.

DENİZ’İN HİKAYESİ

Örneğin danışanlarımızdan Deniz’in annesi, Deniz küçükken çalışıyordu ve ona anneannesi baktı. Deniz bilinçli bir şekilde olmasa da anneannesini annesi yerine koydu. Burada kör bir sevgi bağı oluştu. Anne, yaşamı temsil eder. Annenin doğru yerinde olmaması yaşamsal sevgi bağlarının akışında kesintiye sebep olur.  Deniz annesini anne rolünde göremediği için bilinçaltında annesini beğenmeme olarak bir tutum tezahür etti ve böylelikle sınırını çiğnemiş oldu. Annesine tepeden bakmış oldu. Kendi gücünü teslim alamadı ve bir yetişkin gibi davranamadığı için partner ilişkileri bozuldu. Partnerini de beğenmedi. Bolluk ilişkisinde de sorunlar yaşadı. Gelen parayı da beğenmedi ve sürekli başka kaynaklar arama yoluna gitti. Deniz, annesi ve anneannesi arasındaki hiyerarşik sırayı fark ettiğinde aile içinde sağlıklı bir bağ kurulmuş oldu ve bozuk akış hizaya geldi.

Aile diziminde genelleme yapamadığımız için hiyerarşi yasası bozulduğu zaman ne gibi sonuçlar doğuracağını en sağlıklı bir şekilde dizim açarak görebiliriz. Bu yasanın dışında bir düzen yaşamın pek çok alanında ilişkiler, sağlık, bolluk, bereket, kariyer akışında sevgi burada bir yol bulana kadar kesilir.

ANNEDEN BOŞALAN YERİ KİMSE 

GEREKTİĞİ GİBİ DOLDURAMAZ

Eğitmen ve yazar Ebru Demirhan,  annenin; yaşam enerjisi, bereket, para, almak, geçmiş gibi konuları temsil ettiğini söylüyor. 

Atalarımız, “Taş yerinde ağırdır” derler. Evrensel sistem de ailede her taşın yerinde olmasını tercih eder. Tüm roller, kişiler, sorumluluklar yerinde doğrudur. Aile içindeki roller yer değiştirdiği vakit, yaşayanlara olduğu kadar sonraki nesillere de değişik şekillerde karmaşalar aktarılır. 

Anne ile aramızdaki annelik yaşamda birçok konunun belirleyicisidir. Yaşamın enerjisi, beslenmek, para, almak, geçmiş, erkekler için partner, dişil enerji gibi birçok konunun kaynağıdır annelik. Anne aile diziliminde kendi yerinde ve rolünde değilse o alan boş kalır ve kimseler orayı olması gerektiği gibi dolduramaz. 

Büyükanneler (anneanne ve babaanne) ile büyüyen çocuklarda anne/baba figürü zayıf olabilir. Bu zayıflık kişinin yaşamının her döneminde önüne çıkan bir konuya dönüşebilir. Çocuk üst soya bakıp anne yerine büyükanne, baba yerine büyükbaba görünce boş kalan yeri nasıl dolduracağını bilemez. O yüksek sevgi, doyurucu özbakım, oluk oluk akan ilgi çocuğun ileriki yaşamında paradan uzaklaşma, depresyona ya da bağımlılığa meyletmesinin bir nedeni olabilir. Toplumsal hayatta nasıl öğretmen, hakim, polis, doktor kendi rolünde olmadığında dengeler ve süreçler aksıyorsa ailede de durum aynıdır. 

ÇALIŞMA ÖNERİSİ

Büyükanne ile anne arasında rol karmaşası yaşayan kişiler, anneye ve büyükanneye yerlerini, rollerini iade etmeli. Herkes ve her şey kendi yerinde verimlidir. Bir çalışma önerisi olarak; evde sandalyeleri arka arkaya dizin. İlk sandalye anne, sonraki anneanne olsun. Dilediğiniz kadar geriye, anne atalarınıza gidebilirsiniz. İlk sandalyenin önünde durun ve yüzünüz sandalyelere dönük olsun. Anneyi temsil eden sandalyeye “Sen benim annemsin, ben senin çocuğunum, sana anneliği ve yerini iade ediyorum” deyin. Anneanneye “Sen benim anneannemsin, annemin annesisin, ben senin torununum. Sana yerini ve alanını iade ediyorum” deyin. Bir süre böyle kalın, sonra bir başka sandalye alıp kendi yerinizde, annenin önünde oturun. Tüm rollerin oturduğunu hissettiğiniz, buna inandığınız an çalışmayı bırakabilirsiniz. 

Bu çalışmayı meditasyon halindeyken de yapabilirsiniz. Anneyi ve arkasında anneanneyi düşünün. Anneye ve anneanneye kendi rollerini ve yerini iade edin. Kendi rollerinizi ve yerinizi de sizden sonraki nesiller için doğru belirleyin. 

DENEYİMLER

İÇİMDE BİR YERLERDE BÜYÜK DELİKLER…

“Yıllık izinden yıllık izne gördüm annemi ve babamı. Neredeyse her geldiklerinde bir kardeşim daha oluyordu. Zamanı bildim de kardeşlerimi bilemedim. Okuma yazma öğrendim de annemi babamı anlayamadım. Bir tek beni bırakmışlardı burada; kalanını içlerinde götürüp birer birer ete kemiğe büründürmüşler, her birine bir ad verip bana kardeş yapmışlar. Neye yarar, birlikte süt içemedikten, evcilik oynayamadıktan, aynı dili konuşamadıktan sonra anne, baba, kardeş. Bir büyükannem bir de göçme vakti gelmiş dedem vardı, yağmurla, güneşle, karla arama giren, beni bende tutan. Büyükannem beni çok iyi tanırdı. Saçlarımı altın sırmalar gibi tarardı. Annem bir kere saçımı taradı da ağlamak için yan evin bahçesine kaçıp köpeğe sarıldım. Kaç saat dinledi köpek beni bilmem de annem hiç dinlemedi. Annem de büyükannemdi, babam da büyükannemdi. Zamanla birlikte büyüdüm, çocuklarım oldu. Anneyi ve anneliği anladım. Bildim ki içimde bir yerlerde büyük delikler varmış, büyükannem çok uğraşsa da sadece üstünü örtebilmiş.”

BABAM YOKTU, ANNEM İSE BİR TAVŞANDI

Babam annemi aldatıp  annemin tüm gelinlik takılarını da alıp kaçmış. Annem altınlarının başka bir kadında olduğuna ağlardı, kocasının gidişine değil. Babam gittiğinde benim doğumumun üstünden iki kere güneş geçmiş. Dünyaya gözümü açtığım üçüncü günde babam yokmuş artık. Bana babasının adını verip gitmiş. Hiç anlayamadım; neden varlığını istemediğin, hiç görmeyeceğin bir çocuğa babanın adını verirsin? Sonradan öğrendim ki babasını hiç sevmemiş, sevgisizliğini de hiç eskitmemiş. Annem çok güzel bir kadındır, zaman geçerken ısrar etti, annem güzelliğini ona vermedi. Hemen talipleri olmuş. Varlıklı mı varlıklı, saygın mı saygın (!) bir adamı seçmiş annem, seçerken de “oğlun olmadan geleceksin evime” buyruğunu kabul etmiş. Bunu talep eden adama saygın diyemiyorum, sonra da “Baban seni istememiş, derdin ne?” diyorum kendime. Ara ara hızlıca gelip giden bir kadın annem benim için. Önceleri kim olduğunu anlayamadım. Hediyeler getirir, biraz sever sonra da kaçar giderdi. Büyükannem de gelmesini istemez gibi üstten üstten bakardı ona. Çok zaman sonra annem olduğunu öğrendim, ona anne demem doğru değilmiş gibi geldi, diyemezdim de. Benim gözümde güzel gözleri olan bembeyaz bir tavşandı o. Büyükanneme “Anne” derdim. O da “Ben hepinizin annesiyim” derdi, bozuntuya vermez devam ederdi. Babam hiç olmamıştı, annem ise bir tavşandı. Kendi içimde bir masala çevirmiştim bunu. Büyükanneme anlatınca pek güler eğlenirdi. Bana ihtiyacım olan her şeyi verdi, ruhu şad olsun. Yine de ne annemin yeri doldu ne babamın. 

“ÇOCUĞUMA ULAŞAMIYORUM ARADA ANNEM VAR”

Annem, çocuğumla doğrudan iletişim kurmama izin vermiyor. Bana çocuğumun ablası ve hatta bakıcısı gibi davranıyor. Çocuğum da zamanla beni ciddiye almaz oldu. Hatta annenim ağzıyla “Sen ne anlarsın?” demeye başladı. Onu çok seviyorum fakat arada annem olduğu için birbirimize ulaşamıyoruz. Çocuğum varken ona hasret duyuyorum. 

BÜYÜKANNE İLE BÜYÜMENİN KAZANIMLARI DA VAR

Aile Dizilimi Eğitmeni Tiraje Tekmen, ilerleyen yaşla ve hayat deneyimi ile sakinleşen, şefkat dolu olan büyükannelerin, torunlarına sevgiyi daha kolay ifade edebilmeyi öğrettiğini söylüyor. 

Yaşam önce almayla başlar. Bizler hayatı önce ebeveynlerimiz aracılığıyla alarak dünyaya geliriz. Daha sonra biz de çocuk sahibi olduğumuzda hayatla ve ebeveynlerimizle ödeşiriz. Evet, ödeşmenin birçok şeklinden biri de çocuk sahibi olmaktır.

İlginç olan şu ki bizi dünyaya getirecek olan yumurtalar daha annemiz kendi annesinin karnındayken oluşmaya başlamıştır. Konuya böyle bakınca torunun anneannesiyle ilk teması o süreçte başlamıştır. Bebek doğduğunda sadece annesini değil, anneannesini de bilinçaltında tanımaktadır.

Anneanneler çocuklarının verdikleri bu armağanı sevgiyle alırlar. Kızlarına deneyimli bir anne olarak yol gösterirler. Onlar sakin, şefkat doludurlar. Halbuki genç annenin kendisi hala gelişim çağındadır. Dolayısıyla aldığı büyük sorumluluğun stresini ve gerginliğini taşıma olasılığı oldukça yüksektir. Eskiden geniş aile içinde büyükanneler anneye bildiklerini aktararak, bebekle sevgiyle ilgilenerek yardımcı olabilirlerdi. Günümüzde geniş ailelerin çekirdek aileye dönüşmesinden sonra bu olanak ortadan kalktı. Genç anneler de çocuklarının iyiliği adına yapılması gerekenler listesiyle oradan oraya koşturuyor ve çocuklarıyla sevgiyle ilişki kurmaya vakit bulamıyorlar.

Danışanlarımdan aldığım geri bildirimlere dayanarak rahatlıkla şunu söyleyebilirim ki anneannesini sevgi dolu olarak tanımlayan ve hatırladığı anda gözleri ışıldayan kişilere, “Peki anneniz annesiyle nasıldı?” diye sorduğumda “Annem, anneannemi sert ve otoriter diye anlatır” cevaplarını alırım.

Dikkatimi çeken bir başka nokta da büyükanneleriyle daha fazla birlikte olmuş çocukların sevgilerini daha kolay ifade edebilen kişiler olması…

Tabii ki çocuğun kendi annesiyle büyümesi çok kıymetli olmakla birlikte büyükanneleriyle büyüyen çocukların da önemli kazanımlar edindiğini göz ardı etmemeliyiz diye düşünüyorum.

Pozitif Dergisi 30. sayısında yayınlanmıştır. Mayıs 2019

«

»

Yorum yapmak ister misin?

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir