Yukarı
Röportaj

Daha güzel bir dünya için AŞK

Yanımızda biri olsun, fotoğraflarda şık dursun, gezelim, eğlenelim, ihtiyaçlarımız karşılansın diye ilişki kurmanın sonu hep hüsran… Peki varlığımızın tüm basamaklarında cesurca farkındalığa ulaşıp, daha güzel bir dünya için “birlikte yaratım” yapabileceğimiz bir ilişki neden olmasın?

YAPRAK ÇETİNKAYA

Yılın belli dönemlerinde Türkiye’de  İntegral İlişki atölyeleri düzenleyen Martin Ucik, dünyaca ünlü spiritüel lider Echart Tolle’nin de kolaylaştırıcılarından… Ucik, daha iyi bir dünya ve daha iyi bir gelecek için sağlıklı aşk ilişkilerinin gerekli olduğu vizyonu ile yıllar içinde edindiği tüm bilgilerle İntegral İlişki Modeli dediği sistemi oluşturmuş. Bu çalışmalar katılımcılara varlıklarının tüm boyutlarında farkındalık, iyileşme ve gelişme sağlayacak dönüşümsel tekniklerden oluşuyor. Yani ilişkiyi alışılan yöntemlerdeki gibi tek boyuttan ele almıyor, önce sorunun hangi boyuttan ve hangi gelişim seviyesinden ortaya çıktığını değerlendirip sonra bunların üzerinde etkili yöntemler uyguluyor. 

Martin Ucik

İntegral İlişki Modeli atölyelerinde neler yapıyorsunuz?

Bu sistemin temelinde bekarların ve çiftlerin sağlıklı ilişkiler kurmalarını desteklemek var. Eğer mümkünse çiftlerin aralarındaki ilişkinin birlikte yeniden yaratılmasını ve bu ilişki üzerinde dünyayı daha güzel bir yer haline getirmelerini destekliyoruz. Yani iyi bir ilişki hedefinin de ötesine geçmelerini… Sağlıklı bir ilişki de önce beden, zihin ve ruhun sağlıklı olması ile mümkün olur. 

Dünyanın iyi ilişkiler sayesinde daha güzel bir yer haline gelebileceğini söylüyorsunuz…

Tabii. Ancak sağlıklı bir insan yeni bir sağlıklı ilişki kurabilir. Psikolojimizin ve potansiyelimizin birçok unsuru da ancak bir ilişkinin içinde ortaya çıkabilir. Aşık olduğumuzda bilinçdışı birçok unsur tetiklenir. Oysa ilişki içinde değilken bunlar ortada yoktur. Örneğin bağlanma şekillerimiz ancak aşık olunca anlaşılıyor. Araştırmalar yapıp kitap yazarken fark ettiğim en önemli konulardan biri de kadınların kendilerini erkeklerin yansıması olarak tanımlamakta ne kadar genişleyebildikleri… Öz kimlikleri, eril figürlerin onlara büyürken verdikleri tepkilere göre gelişiyor ve ilerleyen yıllarda bunu kendi erkek arkadaşlarına, eşlerine yansıtıyorlar. İşte bunlar ancak bir ilişkinin içinde fark edilebiliyor. 

Siz bu konulara nasıl merak sardınız?

Almanya’da geleneksel bir ailede büyüdüm. Annem ve babam, babam ölene kadar, 50 yıl evli kaldılar. Ben de bu modeli kopyalamıştım. Ben ekmeğimi kazanmalıydım, eşim evde beni desteklemeliydi. Böyle de oldu. İkinci eşimden üç kızım oldu. Ben çalıştım, eşim kızlarımızı büyüttü. İşim gereği çok sayıda müşteri ile ilişki kuruyordum ve ilişkiler konusu ilgi alanımdaydı. Kişisel gelişim ve spiritualite ile ilgileniyordum. 2000 yılında spiritüel öğretmen Echart Tolle ile tanıştım, çalışmalarına katıldım. Katılımcıların yüzde 80’i kadındı. Eşim ise henüz hiç ilgilenmiyordu bu konularla… Bu çalışmalar sırasında evliliğimdeki sorunları daha iyi gördüm. Eşim de mutsuzdu. Boşandık. Sonraki zamanlarda bu çalışmalarda çok modern kadınlarla tanıştım. Onlardan aldığım geri dönüşler beni şaşırttı! Maskülen değildim, hayat amacım yoktu, egom yüksekti, kadınlarla nasıl iletişim kuracağımı bilmiyordum. “Aşk dilin, burcun, enneagram tipin nedir?” gibi  sorular soruyorlardı ve hiçbirinden haberim yoktu. Bu yorumlara bazen direnç gösterdim bazen de öğrenmem gerekenler olduğunu kabul ettim. Birçoğu da bana “Benim için uygun partner değilsin ama sana yardım etmek istiyorum, potansiyelin ve iyi niyetin var” dediler. 

Hem kendi işiniz hem seminerler hem de bir erkek olarak yeniden doğuşunuz… Hepsi bir arada nasıl yürüdü?

O dönemde işimi devrettim. Artık vaktim vardı. Kitaplar okudum, seminerlere gittim, terapiler aldım ve kadınlarla çıkmaya başladım. Birkaç yıl böyle sürdü. O süreçte Amerikalı filozof Ken Wilber’ın ortaya koyduğu İntegral felsefesinden çok etkilendim ve İntegral İlişkiler-Erkekler İçin Kullanma Kılavuzu adlı ilk kitabımı yazdım. Kullanma kılavuzu dedim çünkü erkekler formülleri ve haritaları seviyor. Farklı sorunların farklı çözümleri var, tıpkı fiziksel hastalıklar gibi. Kitapta bunları ortaya koydum. Meraklı kadınlar da okudu.

Integral kelimesini burada neyi ifade ediyor? 

“Integral”in sözlükteki karşılığı, “bütünü oluşturan”dır. Yani konuyla ilgili rol oynayan tüm parçalar ele alınmalıdır. Kişinin bilinç düzeyindeki gelişimi, spiritüel gelişimi, cinsel gelişimi, feminen-maskülen farklılıkları daha pek çok unsurun birbiri ile entegre olması söz konusudur. Tıpkı bir bahçe gibi… Toprak, gübre, güneş, su; hepsi fonksiyonel bir şekilde bir araya gelirse istediğimiz gibi bir sonuç verir. 

Erkeklere bunu otomobil örneği ile anlatıyorum. Tüm parçalar fonksiyonel şekilde bir araya gelmeli. Fiziksel, duygusal, cinsel; hangisi olursa olsun bunlar bizi insan yapan özelliklerdir ve bir tarafı eksik bırakırsanız, bunların farkında değilseniz, ilişkiye nasıl dahil edeceğinizi bilmezseniz sağlıklı bir ilişki kurmanız zorlaşır.

İlişkisi olmak ile ilişkide mutlu olmak konusunda kafamız karışık sanki. Sadece ilişkimiz var olsun diye mutsuzluğa katlanıyor muyuz?

Türkiye beni bu anlamda şaşırtıyor. Boşanma oranı hala çok düşük ama boşanma oranındaki artış çok hızlı. Yani insanlar hala geleneksel paradigmalarla evlilik yapıyor, boşanmakta zorlanıyor ama bu durum hızla değişiyor. 

Sorunlu evliliklerin ilişki içinde kurtulması neye bağlıdır?

Sadece ilişki içinde kurtulabilir ama eşiniz de dönüşüm istiyorsa… Geçmişte kadınların sorumlulukları eve ve çocuklara bakmak, kocasıyla ilgilenmekti. Kocalar da dışarıdaki hayatı yönetiyordu. Bir erkeğin akşam eve yeterince yemek para getirmesi yeterliydi. Benim babam da bunun için seviliyordu. Kimse ondan hassas olmasını, ev işi yapmasını, çocuklarla ilgilenmesini beklemiyordu. Cinsiyete göre roller bölüşülmüştü. Artık kadınlar çalışmaya, kendi paralarını kazanmaya, ev işlerinde teknolojiden yararlanmaya başladılar Bu da kendileri ile ilgilenmek için vakitleri olmasını getirdi. “Ben kimim, ne yapıyorum?” sorularını soruyorlar kendilerine. Erkekler ise hala toplum içinde var olma görevini sürdürüyorlar ve kişisel gelişimlerine önem vermiyorlar. Bu da ayrışma yaratıyor. Ben de işte 20 yıl önce kendini keşfetmekte olan kadınlarla karşılaşmış ve şaşırmıştım. Burada bir paradoks var. Bu kadınlar sizin derginizi okuyorlar, atölyelere gidiyorlar, kitaplar okuyorlar. Ama ilişkilerini düzeltmek yerine daha mutsuz oluyorlar çünkü ilişkilerinde neyin eksik olduğunu daha iyi görüyorlar. Erkek eve geldiğinde kadından, “Beni dinlemiyorsun, duygusal olarak uygun değilsin, seks yeterince iyi değil” diye şikayetler duyuyor artık. Bu da erkekte utanç yaratıyor.  

Neden utanıyorlar?

Kadın, erkek ile bağlantısız hissedince korkuya giriyor. Sürüngen beyin paniğe kapılıyor çünkü vahşi hayatta “benim koruyucum beni terk ederse ölürüm” inancı var. Bu nedenle kadın, erkeği ile bağlantı kurmaya çalışır, bunu şikayet ederek yapar. “Daha çok bağlantı, yakınlık, dinlenilmek istiyorum” der aslında. Erkek ise bu sırada yeterince iyi olamama utancı yaşar. Sorunu çözmeye çalışır ama dışarıda çalışır. “Bana çiçek getirmiyorsun” diyen karısına para verip “Hadi kendine çiçek al” der mesela. Dertleşmek isteyen karısına “Annenle, kardeşinle konuş” der. Kadının gerçekten ne istediğini anlamaz ve pratik çözümler bulur. Bu sefer kadın, erkeği anlasın diye söylenmeye başlar ama adam mağarasına kaçar. Yani televizyon açar, dışarı çıkar. Yani kadının istediğinin tam tersini yapar. Bu sefer kadın, ilişkinin detaylarını kız arkadaşlarıyla paylaşmaya başlar. Ben buna “duygusal sadakatsizlik” derim. Arama motorlarında en çok aranan ilişki sorunu, “Erkekler neden aldatır?”dır. Adam kendisini öven bir kadın bulduğunda aldatır ve ilişki yıkılır. İlişkide kalmanın acısı, terk edip gitmenin acısından daha büyük hale gelmiştir. 

Tüm bunları grup çalışmalarında mı aktarıyorsunuz insanlara?

Ben grup insanıyım, bu tür çalışmaları tercih ediyorum. 

Burada da daha çok kadınlar mı geliyor?

Ben öğretirken kadın mı, erkek mi diye bakmıyorum. Erkekler çoğunlukla “Sen de bizim gibisin, sen de ilişkinde sorun yaşayabiliyorsun, bizim gibi arzuların var” diyorlar. Üstten konuşan biri olarak görmüyorlar. Onlar için bir kullanma kılavuzu yazdım sonuçta. Bu durum erkeklerin de gelmesini sağlıyor. Bir kadın, erkek arkadaş getirirse indirim yapıyoruz. Bu da işe yarıyor. Ve gelen erkek anlıyor ki kadın tek başına ilişki becerilerini geliştirirse dahi bu yeterli olmuyor. Erkeğin de çabası gerekiyor. Kadın geldi, kocası gelmedi diyelim. Kadın akşam eve gidip anlatıyor öğrendiklerini. Erkek bunu bir şikayet olarak duyuyor. “Beni utandırıyorsun, yeterince iyi olmadığını düşündürüyorsun” diye düşünüyor. 

Çalışmalarda neler yaşanıyor?

Bu kitapları yazdığım halde ben deneyimsel öğrenmeyi seven ve destekleyen biriyim. Kant’ın şu sözünü çok severim: “Teori olmadan deneyim kördür, deneyim olmadan teori ise sadece entelektüel bir oyundur.” Yani hem deneyime hem teoriye ihtiyacımız var. Hangisi önce gelir önemli değil ama genelde önce olumsuz deneyimi yaşıyoruz. Dişimiz ağrıyor sonra doktora gidiyoruz. 

Çalışmalara gelirsek; İntegral modelin 14 elemanı var. İntegral modelde biricik olan şey geliştirilebilir olmasıdır. Bu, sistemimizi diğer kişisel gelişim sistemlerinden ayıran şeydir. Kişisel gelişim farklı seviyelere gelişmektir. Bilincin, farkındalığın farklı seviyeleri odağımızdadır. Kişiler ilişkiye farklı seviyelerden gelirler ve oradan iletişime geçerler. Kişi korku seviyesinden, “her şey benimle ilgili” sanılan ego seviyesinden, daha geleneksel seviyeden ya da modern seviyeden geliyor olabilir. Partneriniz geleneksel, cinsiyetçilik ayrımının olduğu bir seviyeden ve siz modern, eşitlikçi seviyeden geliyor olabilirsiniz. Burada eşit değerler yaratmak, birlikte yaratım yapmak sizin için de terapistler içinde zordur. Çalışmalarda hepsi için egzersizlerimiz var. 

Seminere önce mindfulness çalışması ile başlarız. Koşulsuz sevgi çemberleri yaparız. Tanışmayan insanlar birbirlerinin gözlerinin içine bakar birbirlerine sarılırlar. Bu sırada oksitosin hormonu salgılarlar. Bu salınımı sağlamak, çalışmayı destekleyen küçük bir oyundur aslında.

İlişkinin içine girince bunlar teori olarak kalıyor ama…

İnsanlar atölyelere gidip aydınlanıp konsepti anlayıp ilişkide mutlu olacaklarını sanıyorlar. Ama sadece eğitime gitmek yetmiyor. 30 yıldır meditasyon yapıyorum, 80 yaşına kadar belki devam edecek. Şunu demek istiyorum; pratik yapmanız iyi olur. Bu süreçten keyif almalısınız. Koltukta yayılıp maraton koşucusu olamazsınız. Ama önce biraz yürümeye başlayıp ilk adımların tadını çıkarırsınız. Sonra biraz daha yürürsünüz. Daha sonra partnerinizle yürümeye başlarsınız ve tüm bu süreçlerde zevk alırsınız. Hayatın anlamı da budur. Sürecin tadını çıkarmak. 

Yani aslında her şey atölyeden sonra, burada öğrendiğiniz deneyimi evde hatırlamakla başlıyor. Daha tutkuyla iletişim kurduğunuzda ya da anda kalınca “Aa, böyle olabiliyormuş” demek çok değerli. 

İlişki çok kapsamlı bir konu… Sadece çiftlerle mi çalışıyorsunuz? 

Sadece çiftler değil tabii. Doktorlara, boşanma avukatlarına, psikologlara, düşünürlere seminer veriyorum.

Boşanma avukatları ilginç geldi. Neden eğitim alıyorlar?

Boşanmalar en çirkin şekilde olsun ve ben para kazanayım diye değil, boşansınlar ama en sağlıklı şekilde boşansınlar diye diye düşünen, müşterilerine yardım etmek isteyenler avukatlar onlar… Doktorlar, psikosomatik hastalıkların ilişki sorunlarından kaynaklı olduğunu artık biliyor. Yöneticiler çalışanlarını daha iyi anlamak istiyor. 

Hayatta hiç romantik ilişki kurmayan, hayat boyu cinsellik yaşayamayan insanlar, özellikle kadınlar var. Bu onların hayat amacının bir parçası olamaz mı?

Bunun birçok nedeni olabilir. Pozitif erkek rol modelleri olmayanlar, rol modeli istismar eden, psikolojik şiddet uygulayan erkekler  olanlar ya da bağımlı anneleri olanlar karşı cinsle ilişki kuramayabiliyorlar. Bu durum daha anne karnında iken başlayabiliyor. Bazıları ise dünyayı daha güzel bir yer yapmak için öyle büyük bir arzu duyuyorlar, amaçlarına öyle bağlılar ki bir ilişkinin bunun önüne geçmesini istemedikleri için ilişki kurmuyorlar. Bunda yanlış bir şey yok, tabii kişi şikayet etmediği ve olumlu bir şey ürettiği sürece. Belki aynı tutkuyu paylaşan ve yüksek libidosu olmayan bir erkekle tanışıp harika bir dostluk kurabilir, birlikte yaratım yapabilirler. Romantik ilişki olması şart değil. 

Bir de bizim dördüncü seviyede dediğimiz yerde olan kadınlar var. Sizin derginizi okuyan kadınlar onlar… Birinci seviyedekiler gibi diğer kadınlara, erkeklere ve topluma bakarak kendini tanımlayan değil, içe bakanlar. Kendilerini bulmak isteyenler, yalnız yaşayabilen, partner istemeyen, özgürlük isteyenler… Onlar önce tam ve bütün olmak isterler ve bu çok önemli bir gelişmedir. Çünkü biz de İntegral İlişki seminerinde “her zaman toplumun bir parçasınız ve aynı zamanda tam ve bütünsünüz” deriz. 

“Atölyelere geliyorum, çalışıyorum, enerjim değişiyor, karşıma çıkanlar da değişir mi?” diyenlere ne dersiniz?

Kim olduğunuz, ilişkiden ve partnerden ne istediğinizde netleşmeniz gerekir. Birçok insan çılgınca aşık olur. “Love Actually (Aşk Her Yerde)” filmini bilirsiniz.  Seminerlerde izlemek için 15 film seçeneği sunarız, genelde bu film tercih edilir. Oysa bu bir aşk filmi değildir; aşık olmakla ilgilidir. Ama filmde hep duygularınızı belli etmeme mesajı vardır. Hiçbir negatifliği istemezler, hep olumluyu görmek isterler. Oysa kendi üzerinizde çalışırken bu konularda net olursanız, konunun aşık olmak değil, biriyle gerçekten ilişki içinde olmak olduğunu fark ederseniz, öğrenir, iyileşir, büyür ve uyanırsanız, bir hayat amacını da paylaşırsanız bu yeni bir ilişki modelidir. 

“Hayat amacın nedir?” dediğimde birçok insan anlamaz. Hayat amacını bilmiyorsan hayat eşini nasıl bulacacaksın? Gelenlerin yarısı “Bu çok karmaşık. Kendimize hiç sormadığımız soruları soruyorsun. Biz buraya beyaz atlı prensi bulmaya geldik” derler. Onlar aşık olmakla ilgilidirler. Çılgınca aşık olup sonsuza kadar mutlu olmak isterler. 

Hayat amacının çok ulvi bir şey olması gerektiğini düşündükleri için olabilir mi?

Evet. Oysa çok kolay bir şey de olabilir. İyilik, güzellik, işlevsellik yaratmak ve bunu sadece  kendi çevrende yaratmak yeterlidir. Ölürken yanında kimsesi olmayan insanlara hizmet eden birini tanıyorum. Bunu sadece çok istediği için yapıyor. Mesela bir kavşakta sandalyelerini koyup oturanlar ve sadece onların gözlemlemeleri sayesinde oradaki nezaketsizlik, suç ve kaza oranını düşüren insanlar var. Onlar orada olunca insanlar daha iyi davranıyor. Dünyayı daha güzel yer yapmak için bunlar harika örnekler. 

“Niye hep aynı erkeği çekiyorum?” diyenlere ne dersiniz?

Çünkü sen aynı kişisin…

Aileden mi geliyor bu kalıp?

Bu büyük bir paradoks. Evrimimizden geliyor. Limbik beyinde kadınlar erkekleri büyük bir koruyucu olarak görüyor ama neokorteks artık bunu böyle algılamıyor. Kadınlar hala agresif erkeklere çekiliyor çünkü tehlikeye girildiğinde onu koruyacak olanın agresif erkek olduğunu düşünüyor. Diğer yandan en romantik görünen erkek de içgüdüsel olarak spermlerini dağıtmak istiyor. Bu evrimsel hedefe ulaşınca agresifliğini ilişkiye getiriyor. Bir kadın bu tip agresif erkeklere çekiliyorlarsa ilişkiye girmeyin demiyorum, orada hala bir şifa potansiyeli vardır, o ilişkinin içinde fonksiyonel olunabilir. Ama bir noktada kadın, “Evet hala çekiliyorum ama bunu artık istemiyorum” diyebilmeli.

İNTEGRAL İLİŞKİ MODELİNİN 14 ELEMANI

1. Varlığımızın dört boyutu 

2. Bilinç gelişimi seviyeleri

3. Farklı seviyelerde iletişim

4. Biyoloji, cinsiyet ve korku

5. Feminen-maskülen polariteler

6. Ruhsal gelişim

7. Cinsel gelişim

8. Anima/animus kompleksi

9. Kişilik tipleri

10. Bağlanma stilleri

11. Bilinçsiz ve duygusal tetikleyiciler

12. Kişilik bozuklukları

13. Yaşam amacı

14. Varlığımızın her seviyesinde ortak yaratım

Pozitif Dergisi 30. sayısında yayınlanmıştır. Mayıs 2019

«

»

Yorum yapmak ister misin?

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir