Yukarı
Dergiler

Duygu avcısı

Ona anlattığım durum üzerine Pınar sordu:

“Sen kızının yaşındayken buna benzer ne yaşadın?”

Eğer vakti gelmişse öyle hızlı geliyor ki cevaplar… Hemen hatırladım. Bir öğretmen vardı. Ona sormaya cesaret edemediğim “Ben de bu oyunda rol alabilir miyim?” sorusunu, benim yerime arkadaşım gidip sormuş ve yanıt 13 yaşındaki bir kız çocuğunu incitecek kadar sert gelmişti. Kırılmıştım, hem de nasıl! Haftalar sonra anneme anlatabildiğimde cevabın öğretmenden değil, arkadaşımın hayal gücünden geldiğine emindi. Orayı hiç bilemeyeceğiz ama ben kırılmıştım bir kere… Çok çekindim, çok kızdım, bir kez bile konuşmadım o öğretmenle mezun olana kadar.
Geçmişteki o günün, hatta o birkaç saniyenin hayatımda ne kadar çok olaya sirayet ettiğini günler içinde düşündükçe fark ettim. İlmek ilmek çözmeye çalıştım tüm bağlantıları.

Tabii ya…
Otorite figürü kadınlarla meselelerim, bu yaşımda hala kadın öğretmenlere mesafem… Daha neler neler….

Tabii ya…
Günlerce düşündüm. Hatırladım, hatırladıkça rahatladım.
Tam bir hafta sonra bir pazar akşamı aniden Facebook’u açtım, hikayemin kahramanı öğretmeni buldum ve ona bir mesaj attım. Her şeyi anlattım.

Şöyle bitirdim mesajımı: “Bu hikayeyi size yazarak sizin üzerinizde oluşturduğum bir yük varsa onu da temizlemek istedim. Zira uzun süre size karşı çok olumsuz duygular beslemiştim.”
İki gün cevap bekledim. Sonra da günlük telaşlara kapılıp gittim. Dördüncü günün sabahı Facebook’u açtığımda ortak arkadaşlarımın paylaşımında gördüm:
Öğretmenim gencecik yaşta bu dünyadan ayrılmış. Meğer nicedir hastaymış.
Ben bu hayatımda onunla birebir hiç konuşmadım. O benim mesajımı okuyamadı.
Ama aslında konuştuk… Helalleştik… Vedalaştık…
Öyle bir huzur öyle bir sevgi hali ki insanın katıla katıla ağlayası geliyor.
Sonrasında o günden bugüne taşınan konular da bir bir çözülmeye başladı.
Bırakın en yakınlarımızı, hayat boyu karşılıklı bir cümle kurmadığımız insanlarla bile ne çengeller atıyoruz birbirimize.

Uzun lafın kısası; olumsuz duygularınızın avcısı olun.

Çıkış orada…

 

*Pozitif Dergisi 24. sayısında yer alan giriş yazısıdır. Şubat 2018

«

»

Yorum yapmak ister misin?

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir