Daha farkındalıklı bir yaşam için ilerlerken “soğan kabuğu gibi katman katman” olduğumuzu, biz onay verdiğimizde ve zamanı gelince katmanların sırayla soyulacağını defalarca duyduk.
Büyük bir aşk yaşayabilmek ya da daha fazla para kazanmak için çaldığımız kapılarda iş öyle yerlere vardı ki, ilk günkü meselelerimizin işin oltasını olduğunu fark ettik.
Defalarca kendimize döndük, tekrar kendimize döndük ve tekrar…
Ama bazen bu noktada tuzağa düştük; oyalanma tuzağına…
İçindeyken harika hissettiren seminerlere, inzivalara, eğitimlere gittik belki ama oralardaki o iç coşturan, göz yaşartan “bağlantı anları”nı günlük yaşantımıza aktaramadık. O hissi yaşamak için tekrar gittik, tekrar dinledik, tekrar okuduk ve tekrar ve tekrar…
Oyalanmak istedik ama körlüğümüzden değil…
Oyalanmak istedik çünkü korktuk. Ama bu kadar bilgiyle hepimiz biliyorduk ki o en derinde, bakmaya bir türlü sıra getiremediğimiz, cesaret edemediğimiz katman da gelecek. Ve kim bilir belki daha derini de var.
Hayatta her şeyin bir deneyim, iyi ve kötünün bizim zihnimizin yargılarından ibaret olduğu bilgisi, teslimiyetin tatlı gücü oyalanmamıza, ertelemememize engel olmadı.
Eğer bu satırlar size bir şey ifade ediyorsa, alarmı kapatıp biraz daha uyumak isteyen biri gibi uykuya, oyuna, oyalanmaya devam etme gayreti içindeyseniz, “Evet, bu konuda oyalanıyorum ama daha değil, şimdi değil, zamanı değil” diyorsanız, diğer yandan da bu kandırmacayı fark edecek kadar açıksa artık algılarınız…
O en korktuğunuzla yüzleştiğiniz an, aynı zamanda içinizde yepyeni, pırıl pırıl bir kapının açıldığını fark ettiğiniz ve bugüne kadar en güçlü hissettiğiniz an olabilir.
Korku varsayım, deneyim gerçektir ve insanı besleyen her zaman deneyimdir.
Telaş etmeden, kendimizi suçlamadan ama dürüstçe bakalım mı şimdi nedir dokunmaya en korktuğumuz yaramız?
Pozitif Dergisi 32. sayısında yer alan editör yazısıdır. Ekim 2019
Yorum yapmak ister misin?