Yukarı
Dergiler

Rehberim kim olsun?

Şu an bu dergiyi okuyorsanız, içinizde yola çıkma isteğinin kıvılcımları ortaya çıktı, belki de ateş bacayı çoktan sardı demektir. Artık yaşamda bir şeyleri değiştirme şansınız olduğunu ve bunun sadece sizin iradenizle yapılabileceğini fark etmişsinizdir. Ama bu aşamada çok önemli bir soru vardır: “Bana kim yol gösterecek?”

Oysa…
Zaten hayatın içinde her an birbirimizin rehberi oluruz. Bir arkadaşımız sohbet arasında öyle bir söz eder ki -etkisinin kendisi bile farkında değildir belki- o andan sonra konu her ne ise eskisi gibi olamaz artık. Değişim başlamıştır. Bazen de bir başkası bize söyler, “O günkü davranışın hayatımı değiştirdi” diye… Bir kitap, bir film hatta küçümsediğimiz bir dizinin repliği, beğenmediğimiz bir ekran yüzünün yaşadıkları, dünyanın öbür ucundan bir gazete haberi bile yapar bunu zaman zaman.

Bir de…
Kendi kendimize rehberlik yaparız sık sık. Üzerinde çok düşünmeden yaptığımız şeyler, giriştiğimiz işler, saptığımız yollar öyle güzelliklere açılır ki… Ama o ilk adımı hatırlamayız bile dönüp bakınca… Sahi, nasıl çıkmıştık bu yola, çıkaramayız. Düşünmemişizdir çünkü üstüne fazla, kalbimizin sesine yani en büyük rehberimize uymuşuzdur aslında.

Ancak…
Öncelikle zihnini dinlemeyi öğrenen bizler, kalbin sesini duymayı unuttuğumuz için bazen ne kadar “istiyorum” desek de olmaz bazı şeyler, değişmez, dönüşmez. İşte o zaman başlar rehber arayışı…

Bu rehberin kim olacağı, karşınıza kimin çıkacağı, ayaklarınızın sizi kime götüreceği tamamen kişisel bir meseledir. “Öğrenci hazırsa öğretmen gelir” denir. Ama zihnimiz acele eder, bir an evvel çözmek ister; sağlık, para, aşk, terfi hemen olsun diye bekler.

Bizlere sık sık ilettiğiniz doğru rehber sorularına buradan tek bir cevap verebilirim:
Önce zihniniz yönlendirir sizi. “Ancak çok para ödersem şifa bulurum” düşünce kalıbınız varsa popüler ve pahalı olana, “Çok para ödersem kazıklanırım” diyorsanız en ucuzuna ve belki de ücretsiz ayarlayabildiğiniz kişiye başvurursunuz. Sistemde herkesin, her şeyin bir fonksiyonu vardır, tüm bu seçenekler olmak zorundadır. Zamanla işler değişebilir, kalbiniz sizi kalmaya ya da bir başkasına gitmeye yönlendirebilir. Bazen de yıllarınızı verir, sonra bir dirhem yol alamadım diye kızıp her şeyi bırakabilirsiniz… Bu yolda her şey mümkündür. Sosyal medya paylaşımları gibi, “Pozitif düşün pozitif olsun” değildir hikaye. Zorlar, yüzleştirir, ağlatır, sabır sınar, bazen bunaltır. Ama pes ettiğinizi zannetseniz dahi bir süre sonra tekrar kalkıp yürüyeceksinizdir, o merak bir kez düşmüştür içinize.

Bence bu yolda en çok dikkat edilmesi gereken; çok sevseniz de çok inansanız da kimseyi kendinizden üstün görmemeniz, kimseye bağımlı olmamanız ve iradenizi kimseye ve inandığınız hiçbir varlığa devretmemenizdir. Filmin sonunu bilen kimse yoktur, rehberleriniz size gittikleri yol kadarını gösterebilirler ancak ve bu çok değerlidir. Ama her insan kendi kendisinin rehberi olacak özelliklerle donatılmıştır; buna yeterince inanır ve bu konuda çalışkan olursa yolunu bulacaktır.

Yolunuz açık olsun…

 

*Pozitif Dergisi 17. sayısında yer alan giriş yazısıdır. Ekim 2016

«

»

Yorum yapmak ister misin?

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir